SAVAŞI DURDURAN AŞK

 Hasan BEDEN

Antik dünyada aşklarıyla ölümsüzleşen pek çok kadın vardır. Bunlardan birincisi ve en ünlüsü Sparta kralı Menelaos’un güzel karısı Helena’ dır. Bu kadın yanıp tutuştuğu Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris ile kaçarak, Akhalar ve Troyalılar arasında bilinen ilk dünya savaşına sebep olur. Homeros’ un anlattığı İlyada destanının teması bu aşk ve savaş üzerinedir.

Burada söz konusu edilen antik çağın ikinci ünlü kadını ise, Miletos Kralı yakışıklı Phrygios’un yüreğinde yaktığı aşk ateşiyle yıllarca süren bir savaşı bir anda bitiren Myus’lu güzel genç kız Pieria’ dır.

Arkaik Çağ öncesinde, Miletos’a yerleşen İon halklarının önemli bir bölümü, orada egemen olan Neleos oğullarından sürekli baskı ve düşmanlık görmeleri nedeniyle Latmos Körfezinin karşı yakasındaki Myus’a giderek oraya yerleştiler ve orada uzun yıllar yaşadılar. Bu olaydan sonra da, her iki şehir arasında, pek çok arabuluculuk girişimlerine rağmen bir türlü sonu gelmeyen savaşlar sürüp gitti. Gene de iki halk, savaş ortamında olsalar bile, dinsel bayramlar ve bazı toplumsal etkinlikler esnasında her fırsatta görüşmeye devam ettiler. Miletos’da Neleis adı verilen, ilkbahar sonunda görkemli biçimde kutlanan dinsel bir festival ve kurban bayramı vardı. Tanrıça Artemis onuruna yapılan bu kutlamalar sırasında küsler barıştırılır, adaklar yerine getirilirdi. Savaş halindeki şehirlerin festival süresince ateşkes ilan etmeleri ve savaşmamaları ise kutsal bir buyrultuydu. İşte böyle bir bayram nedeniyle, Myus’un en saygın kişilerinden, Phyteos, karısı Iapygia ve kızı Pieria ile Miletos’a geldi. Buradaki şenlikler esnasında, Neleos soyundan olan Kral Phrygios Pieria’yı dans ederken gördü; ondan çok etkilendi ve kıza aşık oldu. Birlikte geçirdikleri o mutlu gecenin sabahında, Kral, bu Myus’lu güzel kıza bir jest yapmak istedi ve kendisi için yapabileceği en hoş şeyin ne olabileceğini ona sordu. Pieria, ”bana öyle bir hoşluk yapın ki ben Artemis festivali dışında da arkadaşlarım gibi çok sevdiğim bu kente dilediğim zaman özgürce gelebileyim” dedi. Phrygios bu sözlerin ne anlama geldiğini hemen anladı; derhal sürekli bir barış ile iki kent arasında ortak siyaset ve dostluk anlaşması için düzenleme yapılmasını sağladı. Böylece, yıllarca devam eden savaş bir anda sona erdi; sürekli bir barış ortamı gerçekleştirilmiş oldu.

Pieria’nın aşkı, Miletos tarihinin yıllar sonraki sayfalarında bile ünlü ve unutulmayan bir olay olarak yer aldı. Hatta Miletoslu kadınlar yıllarca, Artemis tapınağına giderek tanrıçaya, kocalarının kendilerini Phrygios’un Pieria’yı sevdiği kadar sevmesi için dua edip yalvardılar.

Aslında, Pieria’nın gerçek arzusu, güvenli bir şekilde ve istediği zaman Miletos’a gelebilmekti. Bu kendisi için özel bir ayrıcalık olmaktan öte son derece basit bir istekti. Kallimakhos’un yoğunlaştığı en önemli nokta, Phrygios ile Pieria ilişkisinin toplumsal ve siyasi sonuçlarının sonradan akla gelen bir düşünceden kaynaklanmış olmasıdır; bu ayrıntı ozanın anlatımının ana konusunu oluşturan tamamlayıcı ve gerekli etmenlerden biri değildir. O, sadece sevgililer ve onların duygusal bağlılığı üzerine dikkatini toplamaktadır. Phrygios’un siyasi kararı, okuyucuyu sadece onun Pieria ile olan kişisel ilişkisinin ikincil sonucuna götürse de Kallimakhos’un bir şair olduğu unutulmamalı; onun kendi duygusal dünyasında, bireyler daima devlet meselelerinden önce gelir.

Kaynakça:

Kallimakhos, 310-240 BC, şair, eleştirmen ve bilgin. (Aetia Frr.80 Pf.) Bu bölüm Aristaenetos tarafından ,(letters,”erotic epistle”1.15) deki bir paragrafta da anlatılmıştır.

Plutarchus, (46-120 AD) Tarihçi, bibliyografist ve deneme yazarı, Moralia 253

Polyaenus, Strategemata, Kitap:8, bölüm 26-71

Roscher W. H., Filolog, “Ausführliches Lexikon der griechischen und römischen Mythologie”, 1884, Leipzig, i.p. 572, line 63